Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Meclisinin önceki dönem 6 üyesi, 674 sayılı OHAL KHK'si uyarınca meclis faaliyetlerinin askıya alınmasına ilişkin BM İnsan Hakları Komitesi'ne başvurdu

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Meclisinin bir önceki dönem 6 üyesi, 674 sayılı OHAL Kanun Hükmünde Kararnamesi uyarınca meclis faaliyetlerinin askıya alınmasına ilişkin  4 Nisan 2019 tarihinde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi'ne (UNHRC) başvurdu. Türkiye Dava Destek Projesi (Turkey Litigation Support Project), başvurucuların temsilcisi avukat Cihan Aydın ile birlikte başvurunun hazırlanmasında çalıştı. Bilindiği üzere, Belediye Meclisinin işlevleri, 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca hükümet tarafından atanan bir 'kayyum' tarafından üstlenilmiş, Belediye Meclisinin geçmiş dönem seçilmiş üyelerinin toplanmaları ve kamu hizmetine katılmaları fiilen engellenmiş ve bu durum olağanüstü hal kaldırıldıktan sonra da dayanaksız bir şekilde sürdürülmüştü.

Başvurucular, BM İnsan Hakları Komitesi’ne taşıdıkları şikayetlerinde,  Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmeye (MSHUS) taraf olan Türkiye’nin, 4. madde uyarınca Sözleşme ile garanti altına alınan hakları askıya almak için gerekli şartları yerine getirmediğini ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclisinin faaliyetlerinin askıya alınmasının MSHUS'nin 25, 26 ve 2 (3) maddelerinde öngörülen haklarını ihlal ettiğini belirtmişlerdir.  Bu kapsamda, askıya alma  bildiriminin  yeterince kesin olmadığını, şikayetin sunulduğu sırada tedbirlerin halen devam ettiğini ve bu tedbirlerin gerekli ve terörizme karşı mücadele  adı altında belirtilen müdahale amaçları ile orantılı olmadığını ileri sürmüşlerdir.

Ayrıca başvuruda, 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen kısıtlamaların yasal ve makul olmadığı belirtilmiştir. Kararnamenin  açıklık ve öngörülebilirlikten yoksun ve  ulusal güvenlik tehdidini ortadan kaldırma amacına  ulaşmak için ne gerekli ne de orantılı olduğu tartışılmıştır.  Başvuruculara göre, bütün bunlara ek olarak, kararname, yeterli yasal güvenceleri içermemiş ve keyfi bir şekilde uygulanmıştır. Dolayısıyla, başvurucuların  ve seçmenlerin, belediye meclisinin askıya alınmasından sonra temsilcilerinin seçilmesi yoluyla kamu hizmetlerine katılımları engellendiği için  MSHUS'nin 25 (a) ve (b) maddeleri ile garanti altına alınan hakları ihlal edilmiştir. 

Başvuranlar ayrıca, Kanun Hükmünde Kararnamenin, ağırlıklı olarak Kürt politikacılarını ve belirli bir siyasi görüşe sahip olanları hedef alan bir şekilde uygulandığını dolayısıyla MSHUS’nin 26. maddesi uyarınca ayrımcılığa uğramama haklarının ihlal edildiği konusunda şikayette bulunmuşlardır.

Son olarak, başvurular, Türkiye'de yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve yeterliliği ile ilgili endişelerini öne sürmüş, yürütmenin bu organlar üzerindeki etkisinin yanı sıra, olağanüstü halden kaynaklanan eylemlerden dolayı  kanun yollarına ulaşımın eksikliği ve karışıklığının, etkisiz bir hukuk yolunun zemininin oluşmasına katkıda bulunduğunu ileri sürmüşlerdir. 

Anayasa Mahkemesinin bu konulara dair başvurularda  konu bakımından yetkisizlik nedeniyle verdiği ret kararları başvuranların maruz kaldıkları hak ihlalleri için etkili bir iç hukuk yolunun bulunma ihtimalini ortadan kaldırmıştır. Bu konuda başvurucuların tüketebileceği mevcut başka bir kanuni merci ve etkili bir hukuk yolunun bulunmaması nedeniyle bu durum, 25 ve 26. maddeleri ile birlikte okunduğunda MSHUS’nin  2 (3) maddesinin ihlali sonucunu doğurmuştur. 

Bu başvuruya ilişkin daha fazla bilgi için bize info@turkeylitigationsupport.com adresinden ulaşabilirsiniz.